Cam tavan, tek bir engel değil; kadınların yükselmesini sınırlayan örgütsel uygulamalar, tutumlar ve stereotiplerin karmaşık bir ağıdır.

Morrison, White & Van Velsor[1]


Kadınlar her geçen gün, eğitime, işe ve liderliğe giden yolları adım adım genişletiyor. Ancak yolun bir noktasında, kafasını kaldırdığında görünmeyen ama hissedilen bir engele çarpıyor: cam tavan. Yukarısı görünür, ulaşılabilir gibi ama her adımda başınız sessiz bir çatıya çarpıyor. Ne bir yasayla konmuştur o çatı, ne de açıkça söylenir. Sadece oradadır — her toplantıda, her terfi listesinde, her “Henüz hazır değilsin.” cümlesinde oradadır. Cam tavan, görünmez ama hissedilen bir sınırdır; kadınların nitelikleriyle değil, onlardan beklenenlerle çizilen bir çizgi.

“Cam tavan” metaforu, modern dünyanın en sessiz ama en kalıcı eşitsizliklerinden birini anlatır. Görünmezliği, onu yıkmayı daha da güç kılar; çünkü ortada somut bir yasak değil, yerleşik bir zihniyet vardır. Toplumun, kültürün, kurumların bir parçasıdır.

Cam tavan kavramı ilk kez 1970’lerin sonlarında ABD’de iş yaşamında kadınların yükselme engellerini tanımlamak için kullanılmıştır. Literatürde “cam tavan”ın dört farklı ve iç içe geçen boyutundan bahsedilir:

Bunların hepsi ne kadar da tanıdık geldi, değil mi? Şimdi de “cam tavan” metaforunun dahi yetersiz kaldığı, buradan türeyen farklı kavramlara bakalım:

Elbette, hayır. Herhangi bir örgüt yapılanmasında ve siyasi partilerde de cam tavandan kolayca bahsedebiliriz. Hatta belki de diğer alanlardan daha fazla… Nihayetinde yaşadığımız ülkede “Siyaset erkek işidir.”, “Kadından lider olmaz.” gibi kalıp yargılar iliklerimize kadar işlemiş durumda. Belki de siyasi partilerde cam tavandan bahsedeceksek, çok daha alt basamaklarda, henüz yolun başındayken karşılaşıldığını vurgulamak gerekir. Nitekim, Türkiye toplumunun yarısı kadın olduğu hâlde partilerdeki kadın temsiliyetine şöyle bir baktığımızda bir cam tavanın değil, adeta bir cam duvarın öylece karşımızda durduğunu görebiliriz.

Türkiye, 1930’da yerel, 1934’te ise genel seçimlerde kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyarak bu alanda birçok Avrupa ülkesinden daha erken bir adım attı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında atılan bu ilerici adımlara rağmen, günümüzde kadınların siyasi karar alma mekanizmalarındaki temsili hem demokratik ideallerin hem de küresel standartların oldukça gerisinde. Nüfusun %50,6’sını kadınların oluşturduğu bir ülkede, 2023 genel seçimleri sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) 600 milletvekilinden yalnızca 121’inin (%20,16) kadın olması, bu derin eşitsizliği gözler önüne seriyor.

Sorun yerel düzeyde daha da vahim bir hâl alıyor. 2019 yerel seçimlerinde kadınların yerel yönetimlerdeki toplam temsil oranı sadece %3. 2024 yerel seçimlerinde de benzer bir tablo ortaya çıkmış; örneğin 1.356 belediye başkanlığından sadece 70’ini kadınlar kazanabilmiş. Bu durum, siyasetin merkezden yerele doğru gidildikçe daha da erkek egemen bir karaktere büründüğünü gösteriyor. Kadın deneyimlerinin, önceliklerinin ve sorunlarının siyaset arenasından dışlanması, yalnızca bir eşitlik sorunu değil, aynı zamanda toplumun yarısının potansiyelinden mahrum kalınması anlamına gelen bir demokrasi ve yönetişim krizi. Bu analiz, Türkiye’de kadınların siyasete katılımının önündeki kurumsal, kültürel ve yapısal engelleri derinlemesine inceleyerek, bu cam tavanı oluşturan dinamikleri ve olası çözüm yollarını ortaya koymayı amaçlıyor.

Siyasi partiler, demokratik temsilin temel aktörleri olmalarına rağmen, kadınların siyasete girişinin önündeki en kritik engelleri de bizzat oluşturuyorlar. Partilerin iç işleyişi, aday belirleme süreçleri ve örgüt kültürleri, kadınların siyasi kariyerlerini doğrudan şekillendiren “cinsiyet rejimi”ni belirliyor.

Aday Belirleme Süreçleri ve “Kapı Bekçileri” (Gate-Keepers)

Türkiye’de siyasi partilerin lider odaklı ve merkeziyetçi yapısı, milletvekili ve belediye başkanı aday listelerinin belirlenmesinde şeffaf olmayan mekanizmaların hâkim olmasına yol açıyor. Parti liderleri ve dar bir erkek yönetici eliti, “kapı bekçisi” rolü oynayarak kimin aday gösterileceğine karar veriyor. Bu süreçte erkek adaylar, kadınlara kıyasla daha sık ve yoğun bir şekilde destekleniyor. Araştırmalar, kadın adayların seçmen ön yargısından çok, partilerin ön yargısı nedeniyle dezavantajlı konuma düştüğünü gösteriyor. Listelerde yer verilse bile kadınlar genellikle seçilme şansının düşük olduğu sıralarda. Bu durum, partilerin kadın temsilini artırma konusundaki samimiyetini sorgulatıyor.

Siyasi Partilerde Eril Tahakküm ve Cinsiyet Rejimi

Türkiye’deki ana akım siyasi partilerin büyük çoğunluğu, “cinsiyet körü” ve eril bir karaktere sahip. Parti merkez yönetimlerinden il ve ilçe teşkilatlarına kadar karar alma mekanizmaları ezici bir erkek çoğunluğu tarafından kontrol ediliyor. Örneğin AKP’nin merkez örgütlenmesinde kadın oranı %19,4, MHP’de ise bu oran %6,9 gibi oldukça düşük bir seviyede. Sosyal demokrat bir parti olan CHP’de oran %20,6 olsa da bu rakam da eşitlik idealinden uzak. Ancak yerel düzeyde bu oranlar daha da düşük. DEM Parti’yse eş başkanlık modeli ve eşit temsiliyet kuralını benimsediği için genel başkan, Merkezî Yürütme Kurulu ve parti meclisinde cinsiyet dengesini koruyor. 

Kota Uygulamalarının Etkisizliği

Cinsiyet kotaları, kadın temsilini artırmak için dünya genelinde en sık başvurulan yöntem. Ancak Türkiye’de bu konuda yasal bir zorunluluk bulunmuyor. CHP gibi bazı partiler, tüzüklerinde (%33, kademeli artış ile %50)[9] gönüllü kota uygulamasına yer verse de bu kotaların uygulamada etkili olmadığı ve sembolik düzeyde kaldığı ortada. AKP ve MHP gibi partilerse liyakati öne sürerek kota fikrine karşı çıksa da bu argüman, ataerkil yapıların yarattığı mevcut fırsat eşitsizliğini göz ardı ediyor. Etkili sonuçlar için kotaların yasal olarak zorunlu kılınması ve “fermuar sistemi” (aday listelerinde bir kadın, bir erkek şeklinde sıralama) gibi tamamlayıcı mekanizmalarla desteklenmesi gerek. DEM Parti ise bu konuda tüzüğünde bir kota uygulaması belirtmese de “toplumsal cinsiyet eşitlikçi” bir yapı vurgulanmış; yayınladığı kadın seçim bildirgesinde de fermuar sistemini desteklediğini belirtmiş.[10]

Kurumsal bariyerlerin ardında, kadınların siyasete katılımını zorlaştıran derin kültürel ve yapısal sorunlar var. Bu sorunlar, kadınların siyasete girme motivasyonunu ve kaynaklarını doğrudan etkiliyor.

Erkek Egemen Parti Kültürü ve “Kadın Kolları” Paradoksu

Siyasetin bir “erkek kulübü” olarak algılanması, kadınların bu alanda kendilerine yer bulmasını zorlaştırıyor. Parti ortamları, kadınları dışlayıcı pratiklerin sürekli hale geldiği alanlar; hatta bu ortamlar kadın düşmanı bir atmosfere dönüşebilme potansiyeline sahip. Bu kültür içinde kadınlar, genellikle partilerin ana karar alma mekanizmalarından uzak tutularak “kadın kolları”na yönlendiriliyor. Ancak kadın kolları, kadınları siyasete hazırlayan ve güçlendiren özerk yapılar olmaktan ziyade, partinin propagandasını yapmak (ev gezileri, kermesler) ve kadın seçmenleri mobilize etmek için kullanılan yardımcı birimler olarak işlev görüyor. Bu yapılar, kadınları geleneksel cinsiyet rollerine hapsederek siyasetten uzaklaştıran bir “oyalama aracı” konumunda.

Sosyo-ekonomik Eşitsizlikler ve Ailevi Sorumluluklar

Siyasete aktif katılım, önemli ölçüde zaman, finansal kaynak ve sosyal ağ gerektirir. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranının düşüklüğü, gelir eşitsizliği ve ekonomik kaynaklara sınırlı erişimi, siyasete giriş önünde ciddi bir yapısal engel. Buna ek olarak, ev içi bakım ve hane yönetimi sorumluluklarının büyük ölçüde kadınların omuzlarında olması, siyasete ayırabilecekleri zamanı ve enerjiyi kısıtlıyor. Bu durum, kadınların siyasi kariyerlerine erkeklere göre daha geç başlamasına veya siyasetten tamamen uzak durmasına neden oluyor. 

Rol Model Eksikliği ve Siyasetten Uzaklaşma

Kadınların siyasetteki sayısal azlığı ve eylemsel etkisizliği, gelecek nesiller için rol model eksikliğine yol açan en önemli sebeplerden bazıları. Siyasette başarılı ve etkili kadın figürlerin azlığı, genç kadınların siyasete olan ilgisini ve bu alanda kariyer yapma motivasyonunu olumsuz etkiliyor. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde seçime katılımın en düşük olduğu yaş grubunun 18-34 olması, genel bir siyasi ilgisizliğe işaret etse de kadınların karşılaştığı ek engeller, bu yaş grubundaki genç kadınların siyasetten daha fazla kopmasına neden oluyor. [11]

Ulusal ve Yerel Temsil Arasındaki Uçurum

Türkiye’de kadınların siyasi temsili incelendiğinde, ulusal ve yerel düzey arasında belirgin bir uçurum göze çarpar. Parlamentodaki kadın milletvekili oranı %20 seviyelerindeyken, yerel yönetimlerde bu oran dramatik bir şekilde düşüyor.

2024’te AKP’nin kazandığı belediye başkanlıklarının sadece %2,51’i, CHP’nin %9,23’ü ve MHP’nin %0,82’si kadın adaylardan oluşmuş. Bu düşüşün temel nedenleri arasında, yerel siyasetin ticaret, tarım ve inşaat gibi erkek egemen ekonomik ağlar ve patronaj-klientel ilişkiler tarafından daha yoğun bir şekilde şekillendirilmesi var. Bu kapalı ağlar, dışarıdan gelen ve özellikle kadın olan aktörlerin siyasete girmesini zorlaştırıyor. Ataerkil normlar ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, siyasi yapılar yerelleştikçe daha da yoğunlaşıyor.

Parlamenter Katılımın Niteliksel Boyutu: Temsilin Ötesi

Kadınların siyasetteki varlığı sadece sayısal (tanımlayıcı) bir temsilden ibaret olmamalı, aynı zamanda politikaları ve yasama süreçlerini etkileyebilen eylemsel (substantif) bir temsile dönüşmeli. Ancak Türkiye’de, parlamentodaki kadın sayısındaki artış, eylemsel temsilde benzer bir artışa yol açmamış.

Bunun en önemli nedenlerinden biri, siyasi partilerdeki sıkı parti disiplini ve liderin mutlak otoritesi. Özellikle iktidar partisine mensup kadın milletvekilleri, parti çizgisinin dışına çıkarak kadın hakları gibi konularda bağımsız bir duruş sergilemekte zorlanıyor.[12]

Buna ek olarak, Türkiye’deki derin siyasi kutuplaşma, kadın milletvekillerinin parti kimliklerinin önüne geçerek kadın sorunları temelinde ortak bir zemin bulmalarını engelliyor. Kadın milletvekilleri, genellikle “kadın sorunları” olarak etiketlenen Aile, Sağlık ve Eğitim komisyonlarına yönlendirilirken; Bütçe, Dışişleri, Savunma gibi “sert” güç alanlarından uzak tutuluyor. Bu durum, kadınların siyasi gündemi bütüncül olarak etkileme potansiyelini sınırlandıran önemli bir etken.

Türkiye’de kadınların siyasi temsilinde anlamlı bir ilerleme sağlamak için bütüncül ve kararlı adımlar atılması gerekiyor.

Bu reformların yalnızca temsili artırmak değil siyasete etkin katılımı da güçlendirmesi açısından uygulama ve izleme mekanizmalarının olması, “kazandırılabilir pozisyonlardan kadın aday gösterme” ilkesinin benimsenmesi oldukça önemli.

Dünyadan başarılı örneklere baktığımızda, kadın kotası ve fermuar sistemi uygulaması ile birçok ülkenin siyasette kadın temsilini başarılı bir noktaya taşıdığını görüyoruz:

Niceliksel olarak temsiliyeti artırmak önemli olsa da yanı sıra kadınların sadece alt kademelerde değil yönetim kadrolarında da eşit temsiliyeti, kültürel ve yapısal dönüşümü beraberinde getirecek niteliksel adımlar atılması, cinsiyet eşitsizliğine her alanda çözüm üretecek politikalar ortaya konulması oldukça kıymetli.


• İsveç Sosyal Demokrat Partisi, ‘93 yılından bu yana eşit kota ve fermuar sistemi uygulamasının yanında, parti tüzüğünde de kadın-erkek eşitliği ilkesine yer vermiş, kadınların parti içi kurullarda etkin rol almasının önünü açmış.


• İsveç Yeşiller Partisi ise, %50 kadın kotası ve fermuar sistemi uygulaması ile temsiliyet sorununu aşarken; parti kültürü olarak da eşit temsil ve toplumsal cinsiyet eşitliği normlarını içselleştirmiş bir görüntü çiziyor. Kadınların partide görünürlüğü oldukça yüksek.

• Malta İşçi Partisi örneğine baktığımızda, kadınların siyasete katılımını teşvik etmek üzere çok yönlü bir strateji benimsediği görülüyor. Kadın kotası (%20 gönüllü kota uygulaması ve yönetim kadrosunda üçte bir oranında kadın temsili şartı) uygulamasının yanı sıra; kadınlar için mentorluk, eğitim ve ağ oluşturma desteği sağlayan “LEAP” programını hayata geçirdiği için önemli bir örnek oluşturuyor.

• PES (Party of European Socialists), 32 üye partiden oluşan bir “europarty” olsa da kadınların siyasi temsili açısından oldukça etkili bir model.

• PES, organlarında kadın temsilinin artması için %50 kadın-erkek eşitliği hedefliyor. Ancak PES politikalarında eşitlik, sadece aday sayısıyla değil; “kadınların karar alma pozisyonlarında, ekonomik ve sosyal yaşamda eşit konuma gelmesi” olarak şekilleniyor.

• PES Women (32 üye partinin temsilcilerinden oluşur), kadınların sesini yükseltmek, politikalarına dâhil etmek ve partiler içindeki eşitliği gündeme taşımak için çalışıyor. Aynı zamanda, kadın üyeler için mentorluk/etkinlik/haberleşme ağları kurarak kadınların parti içinde görünür ve etkili hâle gelmesini mümkün kılmak üzerine uğraş veriyor.

PES tüzüklerinde “eşit temsil ve kadınların aktif katılımı” gibi hükümler yer alıyor. Bu tür hükümlerin olması, kadınların “herhangi bir organ/pozisyonun dışında bırakılması” riskini azaltma açısından önemli.[14]

PES’in politika sayfasında “We are a feminist party …” ifadesi yer alıyor; cinsiyet eşitliği, karar alma mekanizmalarında kadınların rolü, iş-yaşam dengesi, eşit ücret gibi konular vurgulanıyor. [15]

Dolayısıyla, kadın adayların listelerde kazandırılabilir pozisyonlarda yer almasını garanti eden, parti içi karar alma organlarında eşitlik hedefleyen ve kadınların görünürlüğünü ve liderliğini güçlendiren bütüncül bir kota ve destek mekanizması oluşturmak, siyasette eşit temsiliyeti sağlamak ve cam tavanı kırmak için başlıca adımlar olarak önümüzde duruyor.


Kadınların siyasal alanda eşit ve etkin temsili, yalnızca bir hak ve adalet meselesi değil, aynı zamanda sağlıklı bir demokrasinin temel direği. Bir toplumun nüfusunun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerinden dışlanması, o toplumun demokratik meşruiyetini zayıflatır ve üretilen politikaların toplumun bütününü yansıtmasını engeller. Kadınların siyasete katılımı, gündeme yeni perspektifler, deneyimler ve öncelikler getirerek politika yapım sürecini zenginleştirir.

Türkiye’de kadınların siyasetteki mevcut durumu, yasal haklara sahip olmanın fiili eşitliği sağlamak için yeterli olmadığını açıkça gösteriyor. Sorun, bireysel yetersizliklerden değil, siyasi partilerin ataerkil yapılarından, kökleşmiş kültürel normlardan ve yapısal eşitsizliklerden kaynaklanan sistemik bir krizden besleniyor. Bu çok yönlü engelleri aşmak, sadece kadınların değil, tüm toplumun sorumluluğunda. Siyasi partilerin eril kodlardan arınarak kendilerini eşitlikçi bir temelde yeniden inşa etmeleri, Türkiye demokrasisinin geleceği için atılması gereken en acil ve hayati adımlardan biri. Burada ise başlıca görev, kurucu parti olarak Cumhuriyet dönemindeki kadın hareketlerinin kazanımlarını yasal zemine kavuşturmuş ve tarihte kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasında öncü olmuş; bugün de Türkiye’nin birinci partisi konumunda olan CHP’ye düşüyor.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA!
TÜM RENKLERİMİZLE EŞİT VE ÖZGÜR YURTTAŞLIK HAYALİMİZ İÇİN MÜCADELEMİZE SİZ DE KATILIN…

• Ulusal Temsilde Düşük Oran: 2023 seçimleri sonrası TBMM’deki kadın milletvekili oranı, nüfusun yarısının kadın olduğu Türkiye’de yalnızca %20,16
• Yerel Siyasetteki Uçurum: Kadınların yerel yönetimlerdeki temsil oranı çok daha düşük. 2019’da bu oran sadece %3 iken, 2024 seçimlerinde 1.356 belediye başkanlığından sadece 70’ini kadınlar kazanabilmiş.
• Parti Yönetimlerinde Erkek Hegemonyası: Siyasi partilerin merkez karar organlarında kadın temsil oranları düşük. Örneğin MHP’de bu oran %6,9, AKP’de %19,4
• Parlamenter Etkisizlik: Tanımlayıcı temsilin artması, eylemsel temsile yansımadı. 26. Yasama Dönemi’nde iktidar partisi AKP’nin 32 kadın vekilinden sadece 4’ü soru önergesi verirken, muhalefetteki CHP’nin 21, HDP’nin ise 18 kadın vekili bu hakkı kullandı.
• Yerel Adaylıklarda Cinsiyet Eşitsizliği: 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde belediye başkanı adaylarının sadece %11,5’i kadındı. Bu oran iktidarı oluşturan partilerden AKP için %2,18, MHP için %2,61 gibi çok düşük seviyelerde kaldı.
• Küresel Karşılaştırmada Geri Kalmışlık: Türkiye, kadınların Meclis’teki temsil oranıyla dünya sıralamasında en düşük ülkeler arasında yer alıyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre siyasi güçlenmedeki küresel cinsiyet uçurumunun kapanması için mevcut hızla 169 yıl gerekiyor.
• Gençlerin Siyasetten Uzaklaşması: 2024 yerel seçimlerinde en düşük katılım oranı, hem kadınlar hem de erkekler için 18-34 yaş aralığında görüldü. Bu durum, özellikle kadınların karşılaştığı ek engellerle birleştiğinde, genç kadınların siyasetten umudunu kestiğine işaret ediyor.

*Ehrhart A (2023) Navigating underrepresentation and gendered barriers to women’s political power: Narratives and experiences of women parliamentarians in Turkey.

Front. Polit. Sci. 4:1075462. doi: 10.3389/fpos.2022.1075462

*Ozdemir, E. (2018). Gender Equality and Women’s Political Representation in Turkey. Advances in Social Sciences Research Journal, 5(10).

*Abdulai, Abdul -Malik; Ceter, Ayten; and Nyadera, Israel Nyaburi (2021) “Women and Local Government Elections in Turkey: Analysis of Supply and Demand-Side Framework,” Journal of International Women’s Studies: Vol. 22: Iss. 7, Article 8.

*CHP Parti Tüzüğü (Tıklayın)

*DEM Parti Kadın Seçim Bildirgesi (Tıklayın)

Kahraman Yüce, L. (2025). Siyasi Partilerin Toplumsal Cinsiyet Perspektiflerinin Kadınların Siyasal Alanda Temsili Üzerindeki Rolü: Nevşehir Örneği. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 13(2), 286-320. DOI: 10.14782/marmarasbd.1606344

Popüler